30 Mart 2009 Pazartesi

Abaysan Adası

Karaya çıktığı yıl ben diyeyim M.Ö.320 ,siz deyin M.Ö.300.
Önemli olan zaman değil zaten.
Dekadant'ın saçlarının en uzun olduğu dönem.
O kadar uzun ki denizden çıktığında ayağına dolanıp düşmesine neden olurmuş bu saçlar.
Kızımız sinirli o sıralar.
Eline aldığı taşı sivrilttikten sonra başlamış kesmeye canım saçları.
Kestikçe ağlıyormuş, ağladıkça deniz yükseliyormuş.
O kadar ağlamış ki deniz Abaysan Adası'nı yutmuş Dekadantla beraber.
Daha da sinirlenmiş bu duruma.
Balık olmuş suyu gören bacakları.
Elinde Bahreyn İncisi yüzmeye devam etmiş.
Bu incinin durumu Dekadant'ın saçlarınınkinden daha vahim.
Çok değerli sözü edilen inci.
Koruması için Dekadant'a veriliyor yıllar önce.
Bıkmış taşımaktan.
Bırakmış sonunda elinden.
Ama hüznü azalacağına daha da artmış.
Şaşkın şaşkın bakamaz olmuş etrafa.
Anlamaya başlamış her şeyi.
Anlamamayı özlemiş.

19 Mart 2009 Perşembe

Ne olursan ol gel!

1.Aşama: İnkar
2.Aşama: Kabullenme
3.Aşama: Mevlana
En sevdiği bölümdü son aşama. "O kadar bölüm atlamış mıyım?" derdi gülerek.

Sinestezik Noel ile tanıştıktan sonra mucizelerin o kadar da eğlenceli olmadığını gördü. Bir kişiyi bile hafızadan silmek bu kadar zorken yaşadığı her anı ayrıntısı ayrıntısına hatırlayabilmesi zor olmalı diye düşündü.

Nollywood'a gidesi geldi ama Hugo onu tuttu. Onun fotoğraflarına baktıkça gidesi kalasına dönüştü.

Ellerine baktı. Ellerine bakarak tuşlara dokunmaya devam etti. Gerçekleri görebildi ama sadece iki saniye. Sonra her şey yine bulanık.

Sonra gözlerini ovuşturdu hızlı hızlı. Çantasından çıkardığı ruju fırlattı gerçek gibi gördüğü tek kelimeye.

"Evet. Tam isabet " diye bağırdı.

Kararlı bu sefer böyle konuştuğuna bakmayın efendim.
Site Meter