24 Kasım 2009 Salı

8888888

8888888 adet kuralın yazılı olduğu kitabı eline aldı.
Gözlüklerini taktı.
Diğer elinde fosforlu yeşil kalemi.
Yanında sütlü kahvesi.
Kitabın ilk sayfasını açtı ve okumaya başladı.
Sayfanın ortasında tek bir cümle vardı.
" Ne istediğini ben belirlerim."
" Sen kimsin?" dedi içinden.
2. sayfayı açtı.
2. sayfada da aynı şey yazıyordu.
Hemen 3. sayfayı açtı.
Onda da aynı cümle yazıyordu.
Hızlı hızlı diğer sayfalara da baktı.
Onlarda da değişik bir şey yazmıyordu.
Hemen 8888888. sayfayı açtı.
Ve biraz da olsa rahatladı.
"Belirledim. İşlem tamamdır."
yazıyordu son sayfada.


Kitabı okuyan bu kişiyi, uzaktan izliyordum.
Beni şaşırtan son cümleyi okuduğunda rahatlamasıydı.
Halbuki bunu okuduktan sonra paniğe kapılması gerekirdi.

Nedenini şöyle açıklayabilirim;
Dışardan gelen bir komutu, beynin onaylamasına izin vererek kendisini sınırlamıştı.
"Oksijenli bir ortamda nefesini neden tutuyorsun?
Okyanusta yüzmek isterken, ellerini,ayaklarını neden bağlıyorsun?"
demek isterdim kendisine beni duyabilseydi.

"Sınır demek, sıfır özgürlük demek.
Sınır demek, ölmek demek efendim" demek isterdim.

Ölmüş biri hakkında daha fazla konuşmanın anlamsızlığını farkedip bu yazıma son veriyorum.

Başımız sağolsun.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Uykusuzluk

Öğleden sonra saat 4 te uyandı Şirin.
Gece bir dakika bile gözlerini kırpmamıştı.
Bu saate kadar odasının ışığı da açık kalmıştı.
Elektrik faturasıyla nasıl başa çıkacağım diye düşünüyordu dişlerini fırçalarken.
Gözleri şişmişti yorgunluktan.
Göz altları da mosmordu.
Bugün Arda'yla buluşmasam mı acaba diye içinden geçirdi.
Ama çocuğu 2 haftadır oyaladığı aklına geldi.
Hemen duşa girdi.
10 dakikada çıktı.
Koştura koştura odasına giderken ayağı kayıp yere düştü.
Çarpmanın etkisiyle alnı yarıldı.
Ne olduğunu anlamadı başlangıçta.
Ancak ağzında kan tadı hissedince kendine gelmeye başladı.
Kapının kolundan güç alarak yerden kalktı.
Tekrar banyoya girip aynaya baktı.
Ve gördüğü manzaranın karşısında 2. defa şoka girdi.
Alnında 2cmlik bir kesik vardı.
Eline gelen ilk havluyu alıp alnına bastırmaya başladı.
Bembeyaz olan havlu 3 dakika içinde kıpkırmızı olmuştu.
Ne yapacağını bilemez halde evde dolanmaya başladı.
Geçtiği yerde iz bırakıyordu.
Kan izini.
Yatağın üzerinde duran cep telefonunu alıp Arda'yı aradı.
Ağlamaktan neler olduğunu anlatamıyordu.
Böğürme, çığlık ve bağırma sesleri içinden " Hemen eve gel" cümlesini seçen Arda arabaya atladığı gibi Şirin'in evine geldi.
Apartmana girdiğinde Şirin'in " İmdat! Kurtarın beni" şeklindeki çığlıklarını duydu.
Koşar adımlarla merdivenlerden çıktı.
Ve kapıyı yumruklamaya başladı.
"Kapıyı aç Şirin" diye bağırıyordu.
2 saniye sonra kapı açıldı ama karşısında duran kadın Şirin değildi.
Adriana Lima'ydı.
Ve " Merhaba Arda " diyordu gülümseyerek.
Sonra Adriana'nın sesi kalınlaşmaya başladı.
Aman allahım ne kadar kötü bir sesi var bu kadının derken sesin başkasına ait olduğunu farketti.
" Arda bey mesai saatleri içinde uyumuyoruz" diyordu bu ses.
Gözlerini açtığında işyerindeki masasının üzerinde uyuyakalmış olduğunu farketti.
Başı zonkluyordu.
Dün gecenin etkisinden kurtulamamıştı hala.
Bir daha haftaiçi bu kadar içmeyeceğim diye söz verdi kendine.
Ve bir kahve almak için masasından kalktı.

6 Kasım 2009 Cuma

Geçiş

Aşk, varoluşu farketmeye geçişte, tetikleyici bir unsurdur.
Karşı tarafı çözmeye çalıştıkça aslında kendini çözme yolunda büyük adımlar atarsın.
Ona yöneldiğini zannederken aslında yöneldiğin tamamen "sensin"dir.

Bu bir aldatmacadır aslında.
Birini putlaştırmaya başladıkça, bünye tepkiler vermeye başlar.
"Dur!" der.
Bir taraftan da "Koş!" der.
Sonra bu iki tepkinin bu kadar çelişkili olmasına şaşırır.
İşte her şey bu aşamadan sonra başlar.
Bu çelişkinin nedenini araştırmaya başladıkça insan, kendisiyle ilgili farklı şeyler keşfetmeye başlar.
Yani hayat koşturması içinde kaçtığımız soru ve cevaplarla, bu tetikleyen duygu yoğunluğu v.s. dediğimiz "aşk" sayesinde, yüzleşiriz.
Ve bu sorulara cevaplar,cevaplara da sorular üretmeye çalışırız.
Hem de isteyerek,
seve seve yaparız bunu.

Yani zannımca aşk, " Ay efendim uçuyorum. Ne kadar da seviyorum. Kelebekler. Böcekler." gibi yüzeysel bir şey değildir.
Bir geçiştir.

Yalnız herkes aşık olacak diye bir kaide yoktur.
Zayıf noktan neresiyse oradan yakalanırsın.
Kimini büyük bir hastalık tetikler.
Kimini bir ölüm.
Kimini bir doğum.
Bunun gibi kendini bulmaya götüren bir çok geçiş vardır.
Ve herkes kendine uygun bir tanesinden geçecektir.
Site Meter