6 Kasım 2009 Cuma

Geçiş

Aşk, varoluşu farketmeye geçişte, tetikleyici bir unsurdur.
Karşı tarafı çözmeye çalıştıkça aslında kendini çözme yolunda büyük adımlar atarsın.
Ona yöneldiğini zannederken aslında yöneldiğin tamamen "sensin"dir.

Bu bir aldatmacadır aslında.
Birini putlaştırmaya başladıkça, bünye tepkiler vermeye başlar.
"Dur!" der.
Bir taraftan da "Koş!" der.
Sonra bu iki tepkinin bu kadar çelişkili olmasına şaşırır.
İşte her şey bu aşamadan sonra başlar.
Bu çelişkinin nedenini araştırmaya başladıkça insan, kendisiyle ilgili farklı şeyler keşfetmeye başlar.
Yani hayat koşturması içinde kaçtığımız soru ve cevaplarla, bu tetikleyen duygu yoğunluğu v.s. dediğimiz "aşk" sayesinde, yüzleşiriz.
Ve bu sorulara cevaplar,cevaplara da sorular üretmeye çalışırız.
Hem de isteyerek,
seve seve yaparız bunu.

Yani zannımca aşk, " Ay efendim uçuyorum. Ne kadar da seviyorum. Kelebekler. Böcekler." gibi yüzeysel bir şey değildir.
Bir geçiştir.

Yalnız herkes aşık olacak diye bir kaide yoktur.
Zayıf noktan neresiyse oradan yakalanırsın.
Kimini büyük bir hastalık tetikler.
Kimini bir ölüm.
Kimini bir doğum.
Bunun gibi kendini bulmaya götüren bir çok geçiş vardır.
Ve herkes kendine uygun bir tanesinden geçecektir.
Site Meter